Eğitim Anlayışımız



Montessori Metodunun kurucusu olan Maria Montessori, 31 Ağustos 1870 tarihinde İtalya’da doğmuştur. 20. yy eğitim düşüncesini önemli ölçüde etkilemiş ve aynı zamanda İtalya’nı en tanınmış şahsiyetlerinden biri olan M.Montessori, bir kadın olarak tıp fakültesine kayıt olabilmek için inanılmaz mücadeleler vermiş ve İtalya’nın ilk kadın tıp doktoru, pedagogu ve sosyal antropoloji profesörü unvanlarına sahip olmuştur. Tıp tahsilini tamamladıktan sonra çocuk doktorluğu ve psikiyatrisinde ihtisas yapmıştır. Asistan doktor olarak çalıştığı Roma Psikiyatr kliniğinde zekâ özürlü çocuklarla çalışmış, 1899 yılında ise Roma’da zekâ geriliği olan tüm çocukların yollandığı yeni Orthophrenic Okuluna yönetici olarak atanmıştır. 1896–1907 yılları arasında sağlık, antropoloji, felsefe, psikoloji ve eğitim konularında çalışmalarını devam ettirmiştir. M. Montessori bir bilim insanı olarak sahip olduğu özelliklerin dışında, bir kadın olarak da zamanının değer yargılarının ilerisinde yaşamış ve kadın hakları için mücadele vermiştir. 1947’de Londra’da Montessori Merkezi’ni kurmuştur. Bu çalışmaları sırasında 3 kez Nobel Barış ödülüne aday gösterilmiş olan M. Montessori, 1952’de hayatını kaybetmiştir.

Bir eğitim emekçisi olarak, dünyanın birçok ülkesinde konferanslar, eğitimler vermiş, kitaplar yazmış, yeni okullar ve öğretmen eğitim merkezleri açmış, bir yandan da çocukları gözlemleyerek kendi eğitimine devam etmiştir. M.Montessori, bir dünya vatandaşı olarak yaşamış ve dünya genelindeki çabaları sonucu yarattığı Montessori Metodu ile dünyanın birçok ülkesinde de bilinen bir isim olmuştur.

M. Montessori 50 yıllık çalışmaları boyunca, eğitim bilimine büyük katkısı olan birçok kitap yazmıştır.

 

- Montessori Pedagojisi:

M. Montessori, yüzyılımızın başlarında çocuğun bireyselliğini fark ederek buna uygun bir eğitim modeli geliştiren kişidir. Ona göre çocuk; o zamanki çocuk eğitimcilerinin (günümüzde de hala birçok eğitimci bu görüşte!) inandığı gibi içi yetişkin tarafından doldurulacak “boş bir kâse” değildir. Konsantre olabilme ve uzun süre yoğunlaşabilmeirade disiplini ve olumlu sosyal davranışöğrenme hevesi ve düzenli düşünmehissetmek ve hareket etmek özelliklerine sahiptir. İşte bu özellikler M. Montessori’nin dediği gibi “normalleşmiş ve psişik açıdan sağlıklı, YENİ ÇOCUĞUN özellikleridir.

            Montessori Pedagojisinin temelini “çocuğun bireyselliği” oluşturur. Her çocuk, kendine özgü bir gelişime sahip bireysel bir kişiliktir. Biz ebeveynler ve eğitimcilerden bireysel özelliklerine uygun bir eğitim beklemektedir.          

“Bana bunu kendim yapabilmem için yardım et.”  Bu cümle Montessori Pedagojisinin ana fikridir. Bu konuda yetişkin ve eğitimciye düşen en büyük görev, çocuğun ihtiyaçlarına göre döşenmiş, içinde kendisini emniyette hissedeceği, her şeyin göz önünde ve ulaşabileceği bir uzaklıkta olduğu, seçme ve karar verme imkânları veren “hazırlanmış çevreyi” düzenlemek ve kendisini geri çekerek çocuğu kendi başına yapmak, oynamak, öğrenmek ve çalışmak konusunda cesaretlendirmektir.

Her çocuk öğrenmek ister. Bu durumda eğitim sürecinin özü “kendi kendini eğitme” süreci olarak adlandırıla bilinir. Önceden hazırlanan bu çevrede çocuk, M. Montessori’nin geliştirdiği materyallerle çalışır. Bu çevrede özel olarak eğitim verilmiş öğretmenler dikkatli ve saygılı bir şekilde çocuğa eşlik ederler. Eğitimciler; her bir çocuğun, öğrenme içeriğine uygun duyarlı evrelerini ve bireysel gelişimlerini çok iyi bildiklerinden, çevreyi doğru şekillendirirler ve çocuğun sürekli öğrenme işlemini sürdürmesini teşvik ederler.

M. Montessori’ye göre eğitimin asıl amacı çocuğun yetişkinden bağımsızlaşması olmalıdır. Bunun için onun bağımsız olarak çalışması ve sınırsız tekrarlama fırsatına sahip olması gerekir. Bu, çocuğun ihtiyacı olan sonuca ulaşması ve böylece kendisini rahatlatabilme şansını elde etmesi demektir. Eğitimde en önemli husus kişiliğin gelişimini ön plana almaktır. Eğitimciler olarak bizler, ancak çocuğun kendini oluşturmasına ve geliştirmesine yardımcı olabiliriz.

Serbest çalışma Montessori Pedagojisinin can alıcı noktasıdır. Hazırlanmış çevre içinde çocuk, neyle çalışmak isteyeceğine, ne kadar ve kiminle olmak isteyeceğine kendi karar verir. Serbest karar verebilmek, çocuğu içinden gelen bir disipline sokar. Bu ortam eğitimci tarafından belirlenmediği için sakin ve gergin olmayan bir ortam kendiliğinden oluşmuş olur.

Montessori Pedagojisi bireysel zekâya dayalı ve yaratıcı problem çözme becerisini teşvik ve talep eder. Bu sistem, çocuğa kendi ayakları üzerinde durmayı ve bağımsızlığı öğretir. Amaç çocukta güçlü bir kişilik ve özdenetim oluşturmaktır.

-       Montessori Eğitim Sistemi

Montessori eğitim programı bir buçuk-altı yaş çocuklarını kapsayan özgüven, inisiyatif, ne istediğini bilme ve uygulama, bağımsızlık, konsantrasyon, düzenlilik, yardımlaşma ve başkalarına karşı saygıyı yerleştirme ve geliştirme üzerine odaklanmıştır. Montessori sınıflarında belirtilen bu amaçlara iki şekilde ulaşılır: Birinci olarak, çocuğu zorlama yerine çocuğun öğrenme zevkini kendisinin yaşaması; ikinci olarak da çocuğun öğrenme mekanizmasını mükemmelleştirmeye yardımcı olmaktır.

Montessori yaklaşımı, çocuklara uzman Montessori öğretmenlerinin ve özel olarak geliştirilmiş Montessori araç– gereçlerinin yardımı ile kendi yeteneklerini kullanabilmeleri ve kendi adımlarıyla gelişebilmeleri için sağduyusal ve sağlıklı bir sistem sunmaktadır.  Montessori, çocuğu olduğu gibi görür. Montessori yaklaşımı, çocuğa kendi kendine uygulayarak, en iyi ve en kolay şekilde öğrenme yolunu bulmasını sağlar. Montessori yaklaşımı, çocuğun öğrenme isteği üzerine kurulmuştur. Sistem, çocuğun doğal büyümesine ve gelişmesine uygun, ancak henüz yapmaya hazır olmadığı şeyleri yapmasına izin vermeyen bir sistemdir.

Bu sistem, küçük çocuklar için geliştirilmiş düzen ve özgürlük arasındaki mantıklı bir denge üzerine kurulmuştur. Çocuğun doğal gereksinimlerini karşılayan dikkatle geliştirilmiş materyallerle, zevkli bir ortam sağlar.

  1. Montessori, bireyin bağımsız bırakıldığı oranda potansiyelinin ortaya çıkabileceğini savunur.

Montessori için, çocuğun doğa ile doğadaki gerçek nesnelerle teması da son derece önemlidir. Bu nedenle bir Montessori sınıfında mevcut eşyalar oyuncaklar değil, gerçek nesnelerdir. Böyle bir sınıfta gerçek bir telefon, gerçek bir lavabo veya musluk, gerçek bir süpürge veya buzdolabı çocuğun gerçek nesnelerle temasını sağlamak için yer alır.

Doğanın önemli bir parçası olan gerçek bitki ve hayvanların yetiştirilmesi ve her türlü bakımları bir Montessori programında çocuğun günlük temel etkinlikleri içinde yer alır.

 Çocukların hayatın gerçeklerini daha iyi tanıyabilmeleri açısından, her malzemeden yalnızca bir tane bulunur. Montessori bu yolla herkesin her istediğine, istediği anda sahip olamayacağı gerçeğini çocuklara yine eşyanın kendisi aracılığı ile kavratmaya çalışmaktadır.

Montessori ortamının temel özelliklerinden biri de bu ortamın sade fakat uyumlu renk ve eşyalarla zevkli bir şekilde düzenlenmesidir. Montessori gerçek güzelliğin basitlik olduğunu kabul eder. Bu nedenle de çocuklar için çok süslü, karmaşık eşyalar yerine, sade, çocuğun ihtiyacına uygun şekilde düzenlenmiş parlak renklerin uyumlu bir şekilde yer aldığı bir ortam mevcuttur. Çocuğun boyutlarına ve ihtiyaçlarına göre düzenlediği bu ortam içinde yetişkin için özel olarak konulmuş hiçbir eşya yoktur.

Montessori, çocukların özellikle üç alandaki gelişmelerini hedef almıştır. Bu üç alan, hareket eğitimi, duyuların eğitimi ve dil eğitimidir. Bunlara ayrıca Montessori’nin erken yaştan itibaren öğretilmesini uygun gördüğü okuma–yazma ve aritmetiği içeren akademik öğrenme de eklenebilir.

Montessori’ye göre çocuğun çevresi ile olan etkileşimi, onun zihinsel ve fiziksel birliğini ortaya çıkarır.  Ona göre hareket, çocuğun diğer etkinliklerinden ayrı bir şey değildir. Bu nedenle de eğitim programlarında çocuğun hareket edebilmesini sağlayıcı etkinlikler önemli bir yer tutar. Montessori, bu konuya ilişkin görüşünü şöyle ifade etmektedir: “Günümüzde yapılan en önemli hatalardan biri, hareketi insanın daha yüksek düzeydeki fonksiyonlarından ayrı bir etkinlik olarak düşünmektir. Zihinsel gelişme hareketle bağlantılı olmalı ve ona dayanmalıdır.”

Montessori’ye göre çocuğun eğitiminde hareket kadar önemli olan bir başka boyut da duyuların eğitimidir. Materyaller çocuğun biçim, boyut, renk, doku, tat, vb. kavramları ve bunlar arasındaki ilişkileri anlamasını sağlayacak şekilde hazırlanmış ve yöntem çocuğun çok çeşitli duyulara yönelik malzemeyi kendi gelişme düzeyine uygun olarak serbestçe kullanmasına olanak verecek şekilde düzenlenmiştir.

Boyut, biçim, renk, vb. gibi görmeye ilişkin kavramlardan başka işitme, koku alma, dokunma gibi duyumlara ilişkin kavramların geliştirilmesi ve çocuğun bunlar arasındaki benzerlik ve farklılıkları algılamayı öğrenmesine ilişkin alıştırmalar Montessori programında büyük bir yer tutmaktadır.

Montessori’nin duyuların eğitiminde hedeflediği üç süreç vardir: Benzerlikleri fark etmek ve bunları eşleştirme yeteneği, bir dizi nesne arasındaki zıtlıkları ve aşırılıkları ayırt etme yeteneği ve birbirine şekil, renk, doku, ağırlık, vb. yönlerden oldukça benzeyen nesneler arasında ayrımlaştırma yapabilme yeteneğidir.

Montessori eğitiminde duyularla ilgili yapılan etkinlikler çocuğun daha önce öğrendiklerini sınıflandırmasına, birbirinden ayırmasına ve aralarında bağlantı kurmasına yardımcı olur. Bu aşama bilinçli öğrenmenin başlangıcıdır.

Montessori’nin çocuğun eğitiminde önemle durduğu bir başka konu da ana dilinin geliştirilmesidir. Dil, iletişim sağlama aracı olarak kullanılan sesler, işaretler (semboller) ve sözcükler gibi temel birimleri olan bir sistemdir. Montessori eğitim yaklaşımında, çocuklar harflerin isimlerini sırayla öğrenmeden önce harflerin fonemlerini öğrenirler. Çünkü bunlar ileride okuyabilmeleri için gerekli olan kelimelerin sesleridir. Çocuklar bu fonemleri öğretmenin verdiği zımparalı harflere dokunarak öğrenirler. Yazma çalışmaları veya harf kartlarını kullanarak kelime üretmek, Montessori eğitim yaklaşımında okuma alışkanlığı kazandırır. Çocuklar gramer kurallarını oyunlarla öğrenir. Örneğin; isimler nesnelere verilen adlardır, sıfatlar isimleri tarif eder ve fiiller hareket bildiren kelimelerdir.

Montessori, bir çocuğun matematik malzemeleriyle erken yaşlarda çalışma yapması durumunda çocuğun matematiksel birçok yeteneğini eğlenceli bir şekilde geliştireceğini gözlemlemiştir. Montessori matematik eğitimi için çeşitli mateyaller geliştirmiştir.

Montessori, çocuğun gelişmesine ilişkin özellikleri belirledikten sonra bu özelliklere uygun yöntem ve materyali geliştirmiş, çalışmalarında bunları kullanarak eğitilmeleri için çocukların çeşitli alanlarda gelişmelerini hedef almıştır. Bu alanlar, duyular, matematik, dil, coğrafya, tarih ve kültür, beslenme ve pişirme, resim, müzik, bilim ve doğa, nezaket ve davranış, spor, iletişimdir.
Duyu eğitimi, çocuk doğduğu andan itibaren başlayan bir eğitimdir.
Montessori araçları çocuğa istenilen bütün özellikleri kazandırmada araçtır.

-       Montessori Sınıfı ve Hazırlanmış Çevre

Belirli bir düzenin olduğu, çocukların kendi hızlarında ve kendi kapasitelerine göre öğrenebildikleri, rekabetsiz bir ortamdır. Çocuk başarılı olabilmek için birçok olanağa sahiptir. Bir montessori sınıfında çocuk, özel tasarlanmış materyalleri kullanarak kendi kendisine öğretir. Bunlar cazip, basit, çocuğun boyuna uygun materyallerdir. Bu hazırlanmış çevrede çocuk, kendi başına ve başkaları ile birlikte çalışmayı öğrenir ve nasıl çalışacağının seçimini kendisi yapar. Montessori sınıfı, çocuğun yetişkin baskısı olmadan kendisini özgür hissettiği ve dünyasını keşfedip, kendi zihnini ve bedenini geliştirebildiği cazip bir ortamdır. Kısacası; MONTESSORİ ÇEVRESİ, ÇOCUĞUN ÖĞRETMENİDİR…

    Montessori sınıfı, farklı yaş gruplarını içerir. Çocuk farklı yaş gruplarını içeren (genellikle iki buçuk-altı yaş) bir sınıfa yerleştirilir. Bu şekilde onu geniş öğrenme olanaklarının sağlandığı bir ortam sunulur. Okula ilk başladığında kendisinden yaşça büyük ve deneyimli çocuklardan öğrenme olanağı bulur, daha sonraları ise, kendi edindiği bilgiler ışığında artık beceri kazandığı konularda, daha az deneyimli olan çocuklara yardımcı olur. Böylece, çocuk aynı zamanda, çok sayıda değişik kişilerle sosyal yönden ilişki kurmayı öğrenir. Değişik yaş gruplarındaki çocukların birlikte olmaları Montessori için onların toplumsal gelişmelerine de yardımcı olabilir. Özellikle büyük çocukların küçüklere örnek olmaları ve onlara gerçekten ihtiyaç duydukları zaman yardım etmeleri, hem büyükler, hem küçükler yönünden olumlu bir yaklaşımdır. Çünkü ona göre büyük çocukların daha küçük yaşlardaki çocuklara yaptıkları yardımlarda yetişkinlerinkinde olduğu gibi aşırı koruyuculuk yoktur. Büyük çocuklar, küçük bir çocuğun ne zaman gerçekten yardıma ihtiyacı olduğunu yetişkinden daha iyi anlarlar ve bu konuda küçüğün özgürlüğüne daha saygılıdırlar.

Montessori sınıflarında saygı atmosferi vardır ve çocuklar çalışacakları projeleri, süresini ve kiminle çalışacaklarını kendileri seçerler. Bu ortam çocukta kişisel disiplini geliştirir. Ayrıca bütün Montessori sınıflarında her araçtan birer tane vardır. Çocuk o aracı kullanmak istediğinde başkalarının işinin bitmesini beklemektedir.  Bu yolla, çocuk başkalarının hakkına saygı duymayı öğrenir.